1-MANEVİ TAZMİNATIN ANLAMI NEDİR?

Mevzuat hükümlerimizde manevi tazminatın bir tanımı yapılmamış olmakla maddi tazminat gibi manevi tazminatın da zarar kavramı içerisinde değerlendirilmesi yerinde bir değerlendirme olacaktır. Maddi zarar genellikle malvarlığında bir eksilme olarak tanımlandığına göre manevi zararı da kişi varlığında eksilme(TBK md. 49 TBK md. 58) olarak belirtebiliriz.

Manevi tazminatın anlamı öğretide tartışmalı olmakla bu husus hakkında öğretide pek çok görüş ileri sürülmektedir. Kimilerine göre manevi tazminat acı, üzüntüyü giderme ve öfke yatıştırma parasıdır. Yargıtay 22.06.1966 gün 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında benimsenen ve Yargıtay’ın çoğu kararlarında yinelenen bu görüş eski çağların öç almayı önlemek ve toplum barışını sağlamak için konulan kısas kuralını ve kısas kuralının yerini alan diyet uygulamasını çağrıştırmaktadır. İçtihadı Birleştirme kararında manevi tazminat “hükmedilecek manevi tazminatın sadaka niteliği taşımasından sakınılması gerektiği ve buna karşılık da tatmin işlevini yerine getirip zarara uğrayanda bir huzur hissi, bir tatmin duygusu yaratması gerektiği” şeklinde belirtilmektedir. Manevi tazminat konusunda bir başka görüş ise cezalandırma işlevidir. Yıllardan beri neredeyse tüm Yargıtay kararlarında yinelenen “manevi tazminat ne bir ceza ne de gerçek anlamda bir tazminattır.” Görüşü Hukuk Genel Kurulu kararı ile terk edilmiş ve manevi tazminatın caydırıcılık öğesi öne çıkarılmıştır. Bu karara göre aslolan insan yaşamıdır ve bu yaşamın yitirilmesinin yakınlarında açtığı derin üzüntüyü hiçbir değerin gidermesi mümkün değildir. Burada amaçlanan sadece zarar görene bir parça olsun rahatlama duygusu vermek değil aynı zamanda zarar verene daha dikkatli ve özenli davranması, bundan böyle zarar verici eylemlerden sakınması için caydırıcı etki sağlayacak bir bedel ödetilmesidir.(Yarg.HGK. 23.06.2004 gün 2004/13-291 E. 2004/370K.) Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da belirtildiği gibi: “manevi tazminat gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplardan çıkarılarak caydırıcılık unsuruna da ağırlık verilmektedir. Gelişen hukukta bu yaklaşım, kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusunun yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini ortaya koymakta; kişi haklarının her şeyin önünde geldiğini önemle vurgulamaktadır. Bu ilkeler gözetildiğinde, aslolan insan yaşamıdır ve bu yaşamın yitirilmesinin yakınlarında açtığı derin ızdırabı hiçbir değerin gidermesi olanaklı değildir. Burada amaçlanan sadece bir parça olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan da zarar veren yanı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla caydırıcı olabilmektir.”(Yarg.HGK. 23.06.2004 gün 2004/13-291 E. 2004/370K.)

2-MANEVİ TAZMİNAT TALEP EDEBİLMENİN KOŞULLARI NELERDİR?

  • a. Hukuka aykırı biçimde bedensel zarar veya ölüme sebep olunmalıdır.
  • b. Zarar ile eylem arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.
  • c. Zarar veren az veya çok kusurlu olmalı, sorumluluğunu gerektiren koşullar bulunmalıdır.
  • d. Maddi tazminattan farklı olarak zarar gören, bedensel zarara uğramasa bile fiziksel kişilik değerleri etkilenmiş; eylem veya olay ruhsal sarsıntı veya sinir bozukluğu yaratmış olmalıdır.
  • e. Beden bütünlüğü bozulan veya ölümden etkilen bazı kişiler zarar gördükleri kesin olmakla birlikte hiç maddi tazminat alamamış veya aldıkları maddi tazminat yetersiz kalmış olmalıdır.

3- MANEVİ TAZMİNATIN BELİRLENMESİNDE GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULACAK HUSUSLAR NELERDİR?

  • a. Suçun ve Eylemin Niteliği
    Suç ve eylemin kasıtlı veya taksirli oluşuna, işleniş biçimine, eylemcinin sabıkasına ve daha önce benzer bir suç eylemleri olup olmadığına, ceza uygulanırken ağırlaştırıcı veya hafifletici nedenlerin dikkate alınıp alınmadığına bakılarak, suç ve eylemin toplumda yarattığı tepkinin derecesine göre bir değerlendirme yapılmalı; hükmedilecek tazminatın caydırıcı etkisi göz ününe alınmalıdır.
  • b. Olayın ve Eylemin Ağırlığı
    Kusur ve sorumluluk tutarlarını belirlemede temel unsurlardan biri olmakla birlikte eylemin ve olayın kişileri etkileme derecesi ile toplumda algılanış ve yankılanış biçimidir. Öyle suç ve eylemler vardır ki ceza yasaları yetersiz kalmakta, zarar gören kişileri yatıştırmak ve toplum vicdanı rahatlatmak için bir şeyler yapmak gerekmektedir. O bir şeyler suçlular ve haksız eylem sorumluları hakkında önleyici ve caydırıcı bir işlev görecek olan yüksek tutarlı manevi tazminattır. Artık mahkemeler böylesi durumlarda tarafların sosyal ve ekonomik düzeylerine, ödeme güçleri bulunup bulunmadığına bakmayıp en yüksek manevi tazminata hükmetmelidirler.
  • c. Meslek Yaşamının Sona Ermesi ve Ekonomik Geleceğin Sarsılmasında Ölçü
    Haksız eylem sonucu bedensel zarara uğrayan kişinin, zarar gören organı yüzünden meslek hayatı sona ermişse veya o kişi meslek değiştirmek zorunda kalmışsa manevi tazminat tutarı belirlenirken mahkeme bu gibi özel durumları ayrıca dikkate almalıdır. Ekonomik geleceğin sarsılması durumu yalnız meslek değiştirmek zorunda kalanlar için değil bir işi ve kazancı olmayanlar ya da henüz çalışma hayatına atılmamış bulunanlar için de söz konusu olacaktır.

4-MANEVİ TAZMİNATIN, MADDİ TAZMİNATI TAMAMLAYICI VE DENKLEŞTİRME İŞLEVİ VE BUNUN UYGULANMASI NASILDIR?

Örneğin haksız eylem veya hukuka aykırı durumlar sonucu ölümüne neden olunan veya öldürülen çocukların desteğinden yoksun kalan anne babanın maddi tazminatı uygulanmakta olan katı ve acımasız yöntemler yüzünden çok düşük hesaplanmaktadır. İşte bu haksızlık uygun miktarda manevi tazminat ile giderilebilir. Yine ülkemizde uygulanmakta olan sakatlık cetvellerinde estetik zarar olarak nitelendirilen, genellikle yüzdeki ve bedendeki kalıcı izler, işgücü kaybı olarak görülmemekte, bunlar için iş gücü kaybı oranı belirlenmemektedir. Oysa görselliğin ağır bastığı günümüzde güzel yüzlü, bakımlı, gösterişli insanların daha kolay iş buldukları iş ve kazanma olanaklarının çok daha fazla olduğu bilinmektedir. Burada yapılması gereken şu olmalıdır: uzman bilirkişiler tarafından yapılacak inceleme ile davacıdaki kalıcı izlerin iş ve çalışma yaşamına etkileme oranı belirlenmeli; bu oran üzerinden hesaplanacak tazminat tutarı hüküm altına alınacak manevi tazminatın temelini oluşturmalıdır. Aynı şekilde örneğin ölen kişinin destek tazminatı alamayan yetişkin çocuklarının veya kardeşlerinin ya da başka yakınlarının tazminat istekleri manevi tazminat ile karşılanacaktır. Burada maddi tazminat benzeri manevi tazminat hesabında, yaşam süreleri, destek payları, varsa ölenin kusur oranı dikkate alınarak belirlenen rakamlar özel durumlar gözetilerek mahkemenin takdir yetkisi ile manevi tazminata hükmolunmalıdır.

5- MAHKEMENİN GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMASI GEREKEN ÖZEL DURUMLAR NELERDİR?

TBK 47. maddesindeki hakimin “özel durum gözeterek” ve TBK 56. maddesindeki “olayın özelikleri göz önünde tutularak” manevi zarar adıyla adalete uygun bir tazminat ödenmesine karar verilebileceğine ilişkin açıklamada “özel durumlar” ya da “olayın özellikleri” neler olacaktır?

Uygulamada uzun yılar araştırma niteliğinde yapılan tek iş yalnızca Savcılık ve Karakol aracılığıyla tarafların sosyal ve ekonomik durumunun soruşturulması olmuş bu ise hiçbir yarar sağlamadığı gibi pek çok sakıncalar da doğurmuştur. Çünkü kişiler kapılarına gelen polisten ürktükleri gibi daha fazla tazminat ödeyeceği inancıyla yoksul ve muhtaç durumda olduklarını, olaydan sonra çalışamadıklarını, halen işsiz olduklarını tutanağa yazdırmışlardır. Bu nedenlerle polis tutanaklarının hatta muhtarlıktan alınan bilgiler çoğu zaman gerçeği yansıtmamaktadır. Mahkemeler tarafından bu şekilde soruşturma yapmak yerine vergi dairelerinden, tapu dairelerinden bilgi istemek suretiyle araştırma yapılması ile daha sağlıklı sonuçlara varılacağı kanaatindeyiz.

Öte yandan sosyal ve ekonomik durum ölçütü zengine daha çok, yoksula daha az manevi tazminat ödenmesini amaçlayan bir yönlendirme izlenimi vermektedir. Ancak 6098 Sayılı TBK md. 58 düzenlemesi ile bu izlenim kırılmıştır. Konu ile ilgili olarak yapılmakta olan bir başka değerlendirme yanlışı da tazminatın zenginleşme aracı olmaması gerektiği biçimindeki(adeta mağdura karşı olan) anlayıştır. Mağdur zarar görmüşse bir de yargı eli ile haksızlığa uğratılmamalıdır. Terazinin kefesine biraz mağdurdan yana ağırlık koymak sosyal devlet olmanın bir gereğidir. Bizce yasalardaki mahkemenin özel durumlar veya olayın özelliklerini araştırma işlevi tarafların sosyal ve ekonomik durumlarıyla sınırlı kalmamalı başka özellikler üzerinde durulmalıdır. Yargıtay’ın pek çok kararında yargıcın manevi tazminat miktarını nesnel(objektif) ölçülerle belirlemesi ve her olayın özelliği dikkate alınması gerektiği açıklanmış farklı kararlarda farklı kriterler esas alınmıştır.