Bu yazıyı kaleme alırken hedeflenen öncelikli amaç kısa ve öz bir bilgi kaynağı oluşturmaktır. Bu sebeple teknik bir konu olan genel maluliyet hakkında yüzeysel ancak genel bir açıklama yapılmaya çalışılmıştır. Sosyal devlet olmanın bir getirisi olarak devletin çalışanları güvence altına alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün somutlaşmış haline verilen isim sosyal güvenlik sistemidir. 5510 sayılı kanun ile Türkiye’de sigorta kolları uzun dönemli sigorta kolları ve kısa dönemli sigorta kolları olarak ikiye ayrılmıştır. Bu bağlamda, emeklilik, ölüm ve maluliyet uzun dönemli sigorta kollarını oluşturmaktadır.

Malullük kavramı ve buna bağlanan sonuçlar dünyanın farklı yerlerinde farklılık göstermektedir. Örneğin Alman Sosyal Güvenlik Sisteminde malullük kavramı ne zaman ortadan kalkacağı bilinemeye bir sakatlık durumu iken, Fransa’da malullük iş gücünün 2/3’ünün kaybıdır, İtalya’da ise işgücünün 2/3’ünden fazlasının kaybedilmesi ile malullük meydana gelecektir. İngiliz Hukuk sisteminde ise maluliyet, fiziksel güçte yaşanan eksiklik nedeni ile iş görememek olarak tanımlanmıştır. Türkiye’de ise malullük iş gücünün en az %60’ının kaybedilmesidir.

Teknik açıklamaya geçmeden önce ilk olarak malullük kavramının tanımlanması gerekmektedir. Kavrama ilişkin birbirinden farklı pek çok tanım bulunmakla birlikte maluliyet sıklıkla, sakatlık ve kalıcı iş gücü kaybı kavramları ile karıştırılmakta ve birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Oysa maluliyet konusu hem sakatlığı hem de kalıcı iş gücü kaybı kavramlarını kapsayıcı bir durumu anlatmaktadır. Her maluliyet içerisinde sakatlık ve kısmi veya tam kalıcı iş gücü kaybı unsurları bulunmak zorundadır ancak her sakatlık veya her kısmi veya tam kalıcı işgücü kaybı maluliyet anlamına gelmemektedir. Bu kavram kargaşasının bir sebebi de kelimenin etimolojik kökenidir, çünkü kelime Arapça kökenli olup sağlam olmayan, hastalık veya sakatlık kökünden türetilmiştir. Türk Dil Kurumu da kavramı sakatlık olarak tanımlamaktadır ancak yukarıda da belirtildiği gibi bu yeterli bir tanım değildir. Hukuk dilinde maluliyet kişinin bir dış etki, hastalık veya kaza sonucunda meslekte kazanma gücünü kısmen veya tamamen kaybedilmesi olarak tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla maluliyet çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybedilmesi sonucunu doğuran sağlık bozukluğu halidir.

İkinci olarak malullük kavramının Türkiye’deki tarihsel gelişimine değinilecektir. Türkiye’de malullük sigortası ilk olarak 1950 yılında çıkartılan 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası Kanunu ile düzenlenmiştir. Daha sonra bu sigorta türü 6900 sayılı 1957 tarihli Maluliyet, İhtiyarlık ve Ölüm Kanunu içerisine alınmıştır. Kavram daha sonra 1964 tarihli 506 sayılı Sosyal Sigortalar kanunu içine girmiştir. Son olarak genel malullük sigortası 5510 sayılı 2006 tarihli kanunun içinde düzenlenmiştir.

5510 sayılı kanun ile malullük, vazife malullüğü ve harp malullüğü sınıflandırması yapılmıştır. Bu yazıda yalnızca malullüğe değinileceğinden vazife ve harp malullüğüne dair açıklamalara yer verilmemiştir. Malullük bakımından ise 5510 sayılı kanunda madde 4/1 (a), (b) ve (c) bentlerine tabi olanlar kendi içerisinde sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmaya göre madde 4/1 (a) ve (b)’ye tabi olan kişiler bakımından malul sayılma koşulu olarak meslekte kazanma gücünün en az %60’ının kaybedilmiş olması gerekir. Diğer yandan madde 4/1 (c)’ye tabi olan kişiler bakımından ise meslekte kazanma gücünün en az %60’ının kaybedilmiş olması veya vazifesini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünün kaybedilmiş olması gerekmektedir. Bunlar dışında malullük aylığının bağlanabilmesi için bir şart daha vardır, o da en az on yıllık sigortalılığın bulunması ve 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması gereğidir. Buna karşılık sürekli bakıma muhtaç olacak derecede malul olanlar bakımından on yıllık sigortalılık şartı kaldırılmış ancak en az 1800 günlük malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi bildirmiş olma şartı muhafaza edilmiştir. Son olarak maluliyet nedeniyle sigortalı olduğu işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra SSK’dan yazılı istekte bulunmak gerekmektedir.

Malullük sonucunda sigortalının malullük aylığı alma imkanı oluşur ve sigortalının gelir elde etme yeteneğinde sürekli ya da geçici bir kayıp meydana geldiğinden de malullük aylığının sermayeye çevrilerek ödenmesi söz konusu olamaz. Bunun sebebi, gelir elde etme imkanı ortadan kalkan malulün elde edeceği malullük ödeneğini yanlış değerlendirmesi sonucunda kaybederek sefalete düşmesinin önüne geçmektir.

Sonuç olarak maluliyet, yaşanacak olan bir iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda işgücünün sürekli olarak kısmi veya tam olarak kaybedilmesi durumudur, malullük sigortası ise bu tür geri dönülmez risklerin gerçekleşmesi ihtimaline karşı özelde bireylerin genelde ise toplumun sosyal güvence sahibi olmasının sağlanmasını sağlamaktadır.